Bu
hayatı biz mi seçmiştik, yoksa bu hayat mı bizi seçmişti?
Bunu
bilmiyorduk... Sanat, politika, mimarlık, felsefe derken, yüksek
lisans, doktora planları arasında, hep bir şeyin eksikliğini
hissettik. Aslında, düşünülenin aksine, kariyer için birilerini
bırakmamıştık... O zaman durum tam tersi miydi? Birileri olmadığı
için mi kariyer yapıyorduk! "Mesajlaşamadığımız"
için mi "mailleşiyorduk"?
Her
özgeçmişi iyi olanın aşk hayatı kötü değildi elbette, ama
onlar da ayrı bir konuydu. Hayat bazılarına fazla gülüyor,
onlara yeri gelince daha arabesk ve isyankar bir perspektiften
bakarız.
Şimdi
gelelim konumuza, efendim bu kızlar niye yalnız?? Oysa ki,
güzeller, akıllılar, eğlenceliler, yetenekliler, nedir yani? Bunu
hiçbir zaman bilemeyeceğiz sanırım. Çünkü mantıklı bir
açıklaması, denklemi yok. Olsaydı, ne harika olurdu, onu da
çalışır yapardık. Şimdi bir bilinmezin içinde sürükleniyoruz.
Hiç
düşünmeyeyim desen olmuyor, düşünüyorsun. Peyniri düşünmeyeyim
mesela, o kolay! Her an peynir konuşulmuyor, peynir görmüyorum
ki. Ama şöyle olsaydı, her arkadaş ortamında, aa bugün bir
peynir yedim, şlop şlop ( ağız şapırdatma sesi), off çok
nefisti, nasıl ağızda dağıldı, tadı tuzu nasıl da yerindeydi,
o kadar da taze ve lezzetliydi ki muhabbetleri dönse, herkes her
yerde peynir yese, ben de sorsam ki, nereden aldınız bu peyniri
yahu gidip alayım ben de yiyeyim sizin gibi (ki peynir alınabilir),
cevap da şöyle olsa, yok almadık ki, parayla satılmıyor bu, bi
baktık, dolaptaymıııış, yedik biz de... O zaman o peyniri her
gün nasıl düşünüyorsun gör bak. Aynı şey işte!
Sonra
gidip çok ilgisiz birinden, arabesk müzik duyduğunda, yaa aslında
dolmuşçular haklıymış, dinlenebiliyormuş bu müzik de, diyecek
kadar çok hoşlanabiliyorsun. Ya da ne bileyim, artık takıntı mı
oluyor, nedir... İşte ondan sonra, gelsin her yanındaki kızla
kendini karşılaştırmalar, gitsin kıskançlık krizleri falan...
Neden ki? Belki de insan, her zaman bir onaylanma peşinde koşuyor,
ne bileyim bir çeşit bürokratik bir işlem gibi, bütün
belgelerimin imzanlanması gerek sanki...
Yazımın
girişi, gelişmesi tamam olduğuna göre, isyan bölümüne
geçebilirim, buyurun dostlar:
Eğitim,
iş, sosyal çevre, aile tamam da, tek bir yer eksik... Arkadaş, en
uzun kuyruk da hep orada mı olur, yıllardır bekliyorum, sıram
daha gelmedi! Memurlar emekli oldu, Bodrum'a taşındı, organik
tarım yapmaya başladı, ben hala kuyruktayım... Bişey değil,
habire de kaynak oluyor kuyruğa! Daha dün barbie bebekle oynuyordun
kızım ne ara önüme geçtin sen yahu, demeye kalmadan, 10 kişi
daha önüme geçiyor sanki...
İşte
öyle bir şey...
No comments:
Post a Comment