Geçen gün bir yazı
okudum, daha doğrusu bir çizgi-hikaye gibi bir şey diyeyim… Paranoyalardan
bahsediyordu. Daha doğrusu, yazan kişi paranoyalarının gerçek olduğuna yürekten
inanmıştı. Olay şu, sinemaya gidiyor, yanında bir çift var, kızla erkek yer
değiştiriyor, argümanı şu, ben sanki asılacağım o kıza niye yer değiştiriyorlar
ki, diye rahatsız olduğunu ifade ediyor bu ve bunun benzeri örneklerle. Tabii
haklı olabilir veya olmayabilir, bunu bilmiyoruz.
Ama bazen olayları
tersinden düşününce o kadar komik oluyor ki, belki de olay şöyledir:
Kız, facebooktan
check-in yapıyor bir yandan:
-İyi ki geldik bu
filme canım, çok merak ediyorum.
Kız düşünce balonu:
o o o Ne etcem yaa,
dünyayı kurtarıyorlarmış bilmem ne!
Çocuk:
-Sen ilk ikisini
izlemiş miydin?
O arada, gayet
kalıplı bir amcam ilk ikisini izlemiş bir şekilde, lönk diye kızın önüne
oturur.
Kız:
-Yaaa!
Çocuk, gayet
centilmen, ne yapsın mecbur yer değiştirecek:
-Sen buraya geç
istersen…
Çocuk düşünce
balonu:
o o o Has..r yaa,
nerden çıktı bu adam, ben görebilir miyim acaba, hadi o kısa boylu da, hadi
beee, görülmüyor işte, ulan gelmeyecektim bu filme kızla şimdi, ilk ikisini
izlememiş daha, üçüncüyü tabak gibi izlesin, ooff, neyse, Emre’lerle bi daha
giderim nasılsa..
Çocuk:
-Böyle daha rahatsın
di mi aşkım?
Kız:
-Evet canııım,
tişikkür ederim
Kız düşünce balonu:
o o o Off şimdi iki
saat ne filmi bu yaa, neyse, şu ay bi bitsin, sevimli bebek sesi taklidini de
bırakıcam zaten, kaç yaşına geldim, yakışmıyor ama eski alışkanlık bir
kurtulamadım gitti yaa, ya da bırakmayayım yaa, ne de olsa hep bi gideri var,
ivit ivit bince blakmiim, mivivi, sevimli böyle yaa, kırışıklıklarım da var,
evet ama olsun, bi çocuk taklidi,
tamamdır…
Hikayemizin
kahramanı düşünce balonu:
o o o Ulan ne hıyar
çift, sanki yicem kızı, hemen yer değiştirdiler, kırolar…
Böyle de olmuş
olabilir, ama algımız bize bazen oyunlar oynar. Hehhe, mesela lise de en
romantik olduğun zamanlar, şöyle baktı, böyle baktı muhabbeti çok vardır ya.
Lisede tenefüste hoşlandığın çocuğu görürsün mesela kapıdan çıkarken, bir an
göz göze gelirsin, sonra muhabbet şöyledir;
-Ay bana mı baktı o,
salak yaaa!
-Evet kızım, hem de
çocuk sanki acı çeker gibi baktı, senden hoşlanıyor ya belli bişey bu, ama
açılamıyor acı çekiyor.
-Di mi, yaa sanki
bana da öyle geliyor, öyle mi yaaa sizce?
Bugünkü halimle
cevap veriyorum:
-Hayır! Çocuk
muhtemelen şunları düşünüyor,
-Ulan, öğle
tatilinde o köşedeki büfeden bi daha yarım ekmek yemicem lan, off midem, bi
koşu tuvalete gideyim, ama dur ben koşmayayım ne olur ne olmaz, off acı çektim
resmen ya, ne eti yedim lan ben, yoksa, yoksa, ulan Çamur (okul civarında
dolaşan yaşlı bir köpek, birkaç gündür ortalarda görünmüyor), hiii Çamur’u mu
kesti bu büfeciler, yok yaa, ne alaka ?????? ?? ??? ?? ??????? ? ? ? ? Hı?
Tuvalete gitmek
üzere kapıya dönüyor, o sırada siz de kapıdan çıkıyorsunuz.
Olaylar aslında pek
de düşündüğümüz gibi dönmüyor, biz sadece kendimizi biraz fazla önemsiyoruz.
Ama böyle yazdığıma bakmayın, tiplerini beğenmediğim insanlar metroya bindi mi,
hala sonrakini beklerim, ya da içimden bir ses bu yoldan gitme dediği için yolu
uzatmışlığım çok olmuştur.
***
Çamur hala kayıp!
Büfeci Sami ise bu konuda suskunluğunu korumaya devam ediyor.
No comments:
Post a Comment