Sunday, November 03, 2013

Paranoyalar

  Geçen gün bir yazı okudum, daha doğrusu bir çizgi-hikaye gibi bir şey diyeyim… Paranoyalardan bahsediyordu. Daha doğrusu, yazan kişi paranoyalarının gerçek olduğuna yürekten inanmıştı. Olay şu, sinemaya gidiyor, yanında bir çift var, kızla erkek yer değiştiriyor, argümanı şu, ben sanki asılacağım o kıza niye yer değiştiriyorlar ki, diye rahatsız olduğunu ifade ediyor bu ve bunun benzeri örneklerle. Tabii haklı olabilir veya olmayabilir, bunu bilmiyoruz.
Ama bazen olayları tersinden düşününce o kadar komik oluyor ki, belki de olay şöyledir:
Kız, facebooktan check-in yapıyor bir yandan:
-İyi ki geldik bu filme canım, çok merak ediyorum.
Kız düşünce balonu:
o o o Ne etcem yaa, dünyayı kurtarıyorlarmış bilmem ne!
Çocuk:
-Sen ilk ikisini izlemiş miydin?
O arada, gayet kalıplı bir amcam ilk ikisini izlemiş bir şekilde, lönk diye kızın önüne oturur.
Kız:
-Yaaa!
Çocuk, gayet centilmen, ne yapsın mecbur yer değiştirecek:
-Sen buraya geç istersen…
Çocuk düşünce balonu:
o o o Has..r yaa, nerden çıktı bu adam, ben görebilir miyim acaba, hadi o kısa boylu da, hadi beee, görülmüyor işte, ulan gelmeyecektim bu filme kızla şimdi, ilk ikisini izlememiş daha, üçüncüyü tabak gibi izlesin, ooff, neyse, Emre’lerle bi daha giderim nasılsa..
Çocuk:
-Böyle daha rahatsın di mi aşkım?
Kız:
-Evet canııım, tişikkür ederim
Kız düşünce balonu:
o o o Off şimdi iki saat ne filmi bu yaa, neyse, şu ay bi bitsin, sevimli bebek sesi taklidini de bırakıcam zaten, kaç yaşına geldim, yakışmıyor ama eski alışkanlık bir kurtulamadım gitti yaa, ya da bırakmayayım yaa, ne de olsa hep bi gideri var, ivit ivit bince blakmiim, mivivi, sevimli böyle yaa, kırışıklıklarım da var, evet  ama olsun, bi çocuk taklidi, tamamdır…
Hikayemizin kahramanı düşünce balonu:
o o o Ulan ne hıyar çift, sanki yicem kızı, hemen yer değiştirdiler, kırolar…
Böyle de olmuş olabilir, ama algımız bize bazen oyunlar oynar. Hehhe, mesela lise de en romantik olduğun zamanlar, şöyle baktı, böyle baktı muhabbeti çok vardır ya. Lisede tenefüste hoşlandığın çocuğu görürsün mesela kapıdan çıkarken, bir an göz göze gelirsin, sonra muhabbet şöyledir;
-Ay bana mı baktı o, salak yaaa!
-Evet kızım, hem de çocuk sanki acı çeker gibi baktı, senden hoşlanıyor ya belli bişey bu, ama açılamıyor acı çekiyor.
-Di mi, yaa sanki bana da öyle geliyor, öyle mi yaaa sizce?
Bugünkü halimle cevap veriyorum:
-Hayır! Çocuk muhtemelen şunları düşünüyor,
-Ulan, öğle tatilinde o köşedeki büfeden bi daha yarım ekmek yemicem lan, off midem, bi koşu tuvalete gideyim, ama dur ben koşmayayım ne olur ne olmaz, off acı çektim resmen ya, ne eti yedim lan ben, yoksa, yoksa, ulan Çamur (okul civarında dolaşan yaşlı bir köpek, birkaç gündür ortalarda görünmüyor), hiii Çamur’u mu kesti bu büfeciler, yok yaa, ne alaka ?????? ?? ??? ?? ??????? ? ? ? ? Hı?

Tuvalete gitmek üzere kapıya dönüyor, o sırada siz de kapıdan çıkıyorsunuz.
Olaylar aslında pek de düşündüğümüz gibi dönmüyor, biz sadece kendimizi biraz fazla önemsiyoruz. Ama böyle yazdığıma bakmayın, tiplerini beğenmediğim insanlar metroya bindi mi, hala sonrakini beklerim, ya da içimden bir ses bu yoldan gitme dediği için yolu uzatmışlığım çok olmuştur.
                                                           ***

Çamur hala kayıp! Büfeci Sami ise bu konuda suskunluğunu korumaya devam ediyor. 

No comments: