"Bilgiç bilgiç konuşma", "ukalalık yapma", "çok bilmiş", "bilmiş bilmiş konuşuyor", kültürümüzde ne kadar çok bilgili insanı aşağılamak üzere oluşturulmuş kalıp var değil mi?! Halbuki, bilmek tek başına değerli değildir. Bu bilgiyi paylaşmaktır önemli olan. Sadece bizim bilmemiz dünyayı değiştirmez, herkesin bilmesi bir farklılık yaratır. Paylaşılmayan bilginin bir değeri var mıdır?!
Bugün metroda bir
kadınla karşılaştım. 60 yaşlarında olduğunu tahmin ediyorum. O kadar tatlıydı
ki, ama herkesin tatlı bulacağı kadınlardan biri değildi. Önce birlikte
girdiğimiz metroda o oturdu, bense ayakta olarak yolculuğa başladık. Derken,
ilk duraktan sonra yanı boşaldı ve bana işaret etti oturmam için. Ben de
etrafıma bakındım, açıkçası biraz da çekindim yanına oturmaya, o kadar sempatik
gelmemişti ilk başta.
-Başka yaşlı yok
kızım, oturabilirsin.
-Eh, tabii
oturayım, çok teşekkür ederim, dedim etrafıma bakınarak.
Ben oraya geçerken,
boşalan yere atılmak üzere birçok adam da harekete geçmişti ve kadın onlara
şöyle bir tiksinmeyle bakarak,
-Ay, erkekler
oturmasın, boşver sen bayansın sen otur dedi.
Bu noktada hemen
gözüme girdi tabii. Çünkü gerçekten, lök gibi metroda oturan ve bayanlara yer
vermeyen erkeklere o kadar sinir oluyorum ki!
Burada bir parantez
açmak istiyorum. Bir kere, sevgili “eöö hani eşittik, niye sizö yeör
vörcökmüşüzz, biz ayaktaysak siöez de aeyaoktö duröon” diyen ve düşünen
insancıklar, kadın erkek eşitliği başka, centilmenlik başka sosyal durumlardır,
bu biiiir. Mesela, bir kadın seninle aynı mesaiyi yapıyor mu, aynı işi yapıyor,
aynı statüdesiniz, o zaman o senden niye daha az maaş alsın? Ya da miras hakkı
niye erkeklerde olsun, ya da erkeklere daha çok verilsin? Ya da eğitim hakkı
niye sadece erkeklerde olsun? Gibi bu durumları çoğaltabiliriz. Kadın erkek
eşitliği diye savunulan durum budur, sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerden
eşit derece de yararlanmaktır orada savunulan. Bunu bir anla da önce. Yoksa
senin hanzoluk tercihlerin değildir yani. Kadın erkek eşitliği bir erkeğin bir
kadına dilediğince hanzoluk yapıp, sonra da bunu kendi küçük beyniyle
“kadın-erkek eşitliği” diye tanımlaması, içimdeki insana değer verme duygusunu
yerle bir ediyor! Vermiyorum kardeşim
sana değer ya, bildiğin çöpsün, hem de geri dönüşsüzünden!
Neyse, konumuza
dönelim,
-Ben de çok
feminist oldum bu aralar, dedi kadın bana.
-Çok haklısınız,
hiç yer vermiyorlar, öyle oturuyorlar.
-Siz İTÜ’ye mi
gidiyorsunuz? (İTÜ durağını kastediyor)
-Yok, 4.Levent,
deyince ben kadının bir yüzü düştü.
-Size
yakıştırmıştım, dedi.
-Ben de doğru
yakıştırmışsınız, İTÜ’den geliyorum zaten, İTÜ mezunuyum ben de,
-Mimarlık
Fakültesi Taşkışla’da, Taksim’de, Maslak’ta değil, deyince gözleri parladı
tekrar.
Neyse efendim, biz
sohbet etmeye başladık, öyle sıradan, çocuğum var torunum var değil.
Ekonomiden, eğitimden, Türkçe konuşmaktan gibi konulardan sohbet ettik.
Bendeniz, sonuçta 80 sonrası kuşağının bir eğitmesi olduğum için, çok cahilim
ona göre tabii.
-Benim, kocam da
İTÜ İnşaat’tan mezun, o zaman 5 seneydi ama yüksek lisans yapmıyorlardı, diye
anlatırken, ben atlayıp:
-Evet, evet, Yüksek
İnşaat Mühendisi olarak mezun oluyorlardı değil mi? deyince, çat diye
yapıştırdı:
-İnşaat Yüksek
Mühendisi kızım o, sıralama öyledir.
-Doğru, Yüksek
İnşaat diye bir şey yok sonuçta, dedim utanarak…
-Şimdi ben de takip
edemiyorum, konular birbirinden çok ayrıştı, bir çok uzmanlık alanı çıktı, diye
eğitimdeki son durumu konuşuyoruz.
Ben de dedim ki:
-Evet, alanlar çok
spesifik, hımm, çok özelleşti.
-Yok yok, spesifiki
kullanabilirsin orada.
-Biliyorum ama ben
Türkçe konuşmaya özen gösteriyorum, İngilizce kelimeler kullanmak istemiyorum.
-Yalnız, spesifik,
Fransızcadır.
Varaan 2 !
Hani insanlar şimdi
fazla alıngan, herkesin bilgisi az, egosu büyük. Böyle durumlarda belki bir çok
kişi, yok aşağılandım, yok şöyle yok böyle diye düşünebilir. Aksine benim
hoşuma gitti, bilgisizsem, yanlış biliyorsam, çarpın yüzüme arkadaşım. Bakın
iki şey öğrendim kadından 5 dakikalık yolculuk boyunca… Keşke bilen herkes bilgiç bilgiç konuşsa ama değil mi?