Wednesday, January 13, 2016

Selanik Göçmeni Van Kedisi

Bir türlü Blog yazısı yazamayan kızın dramı…

Halbuki, önceden Word sayfasını açtığı gibi, sayfa kelimelerle dolardı. Neredeyse 1 senedir, belki de 50’den fazla Word sayfası açtı, hep de yazdı, bazen bir bazen iki hatta üç sayfa yazdığı bile oldu. Ama sonunda hep, yazdığı her şey çok anlamsız geldi. Bir türlü de yazdığı şeyleri bitiremedi. İlhamı gitmişti.

Ulan bundan önce ne yazıyordun, biz de okuyorduk da, ilhamım gitti diyorsunuz belki de. Evet haklısınız, ne yazıyordum ki, ama ne bileyim, yazmaktan zevk alıyordum, kendi kendime gülüyordum veya içimi döküyordum, işte o yazıları da çat diye bloğuma koyuyordum. Ama uzun zamandır, yazarken kıkır kıkır gülmüyorum, ya da oooh rahatladım demiyordum.

Blog yazmak, evet dün gece biriyle konuşurken, bu konudan bahsettik. Önce web sitesi yapmaktan bahsediyorduk, sohbet şöyle geçiyor;
-Evet, evet web sitesi yapmak lazım çok profesyonel oluyor öyle…
-Doğru ne uğraşcaksın, pdfi sıkıştır, çözünürlükten kıs falan, çat diye koyarsın linki isteyen bakar.
-Bence de. Ama ciddi olmalı, mesela benim eskiden bloğum vardı ama çok saçmaydı, işte yazdığım yazılar, öyle hayatla ilgili falan onlar vardı, şimdi çok utanıyorum, dedi arkadaşım.
Ben de önce güldüm falan, sonra dedim ki kendi kendime, ulan saçma sapan düşüncelerini yazmak o kadar eğlenceli ki, zaten herkesin yazdığı yazı saçma olabilir, yeter ki doğru açıdan bak, hemen arkadaşıma döndüm;
-Ben de hadi ya, benim de var öyle bloğum çok da seviyorum, hala yazıyorum dedim.
Artık bana ayıp olmasın diye mi, yoksa önce bi cool görünmek için artık öyle şeyler yapmıyorum deyip, karşısındakinin de aynı şeyi yaptığını öğrenince rahatladığından mı bilmem arkadaşım da;
-Yaa evet aslında, çok haklısın, ben de çok seviyorum, dedi.
Sonra cidden düşündüm, bu blog benim için gerçekten çok önemli. En azından, kendimi ifade edebildiğim, istediğim gibi konuşabildiğim bir yer. 

İnsanlar ne garip, yapmadığı bir aktiviteyi yapıyormuş gibi davranmak zorunda sosyal olarak kabul görmek için;
-Evet her gün mutlaka gazete okurum, özellikle de köşe yazılarını. (pazartesi, Salı, gazete okumadı, Çarşamba başlıklara şöyle bir baktı, Perşembe gazete okumadı, Cuma facebookta paylaşılan bir haber linkine tıkladı, cumartesi herhangi bir entellektüel yazı okumadı, Pazar günü hiç bir şey okumadı)
Ve de yaptıklarını yapmıyormuş gibi davranmak zorunda;
-Yok abi, facebook’la aram yok ya benim, öyle çok kullanmıyorum. ( günde ortalama 5 kişinin profili hunharca incelenir)
Kabul görebilmek için, yaptığımız şeylerin tam tersini söylüyoruz. Hep derler ya, klişe bir söyleyiş, ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol diye. Yani aslında tam tersi daha geçerli sosyal dünyada, olmadığın gibi görün, göründüğün gibi olma. Tek altın kural! Biraz yalan, her zaman iyidir mi yani, olabilir. Bunu yapamayan insanlar zaten, toplum tarafından dışlanıyor, sen ben dışlıyoruz bu insanları. Mesela birini düşünün bayağı olduğu gibi biri, içi dışı bir, yalanı yok, hepimiz nefret ederdik bu insandan, ediyoruz da.
-Aslen Selanikliyiz abi, gözler ondan böyle renkli...

Hani bazen şöyle bir cümle kuruyoruz ya, insanları anlamak çok zor diye. Merak ediyorum, acaba hiçbir köstebek, köstebekleri anlamak çok zor diye düşünmüş müdür? Ya da ne bileyim, hiçbir kedi olduğundan farklı görünmeye çalışmış mıdır, düşündüm kedinin farklı görünmeye çalışmasına örnek vermek için, aklıma gelen örneklerin hepsi gerçekten çok saçma geldi. Düşünemiyoruz bile bunu! Doğa da herkes kendi işine bakıyor, kediyse kediliğini yapıyor, işte faresini avlıyor, çöplerin içinde dolaşıyor, ev kedisiyse koltukları yırtıyor, köpek köpekliğini yapıyor, bundan da gocunmuyor. Hiçbir işçi arı, aslında ben kraliçe arı olacak puanı almıştım ama hesaplamada yanlışlık yapılmış, puanım ondan düşük geldi, işçi arı oldum demiyor. Ya da  hiçbir Van kedisi, abi aslında benim dedemler Selanikli, oradan gelmişiz yani aslen, Van’la bi ilgimiz yok, sonradan buraya yerleşmişiz demiyor.
Fakat insanlara bir bakın, hep bir değişim içinde, 20 sene önceki gibi yaşamıyoruz hiçbirimiz. Halbuki karıncalar yüzyıllardır aynı, içlerinden hiçbiri çıkıp da, ben daha bireysel yaşayacağım; karınca kolonisinde özelim kalmadı, psikolojim bozuldu, demiyor mesela. Yaşam biçimlerini delikanlı gibi bozmadan bir kural içinde yaşayıp gidiyorlar.

Ama biliyor musunuz, bu bloğa ancak bir karınca kadar samimi ve doğal yazdığım yazılarımı koyuyorum. İşte demek ki uzun zamandır; o sadeliği yakalayamamışım, o yüzden hiçbir yazım bitmemiş, beni tatmin etmemiş. 2016’nın ilk yazısı hayırlı uğurlu olsun.