Monday, October 23, 2017

Tek Boyutlu Mutluluk…



Uzun bir aradan sonra, ilk blog yazım. Bu yazının bitip, bloğa konulacağını bile bilmiyorum daha. Şimdi, Berlin’e doğru giden bir trenin içindeyim. Varış noktam İzmir.
Şu an verdiğim bir kararla, bu mini bir yazı dizisi olsun… Bugün, 21 Ekim 2017, Cumartesi ve yazmaya başladım. Şu an ne hakkında yazacağımı tam olarak bilmiyorum, ama birlikte keşfedeceğiz…  

Derler ya, gecenin en karanlık anı şafak sökmeden hemen önce yaşanır. Bir anda dünyanın nasıl aydınlandığına şaşırır insan. Sanırım, bu anlardan çok yaşıyoruz. Bazen büyük beklentilerle bir işe başlıyoruz. Mesela, geçen sene bu zamanlarda, aylardır arayıp, sonunda bulduğum bir iş olmuştu. Sonunda Frankfurt’a taşınıp mutlu olacağımı düşünüyordum, orada büyük bir mimarlık firmasının tasarım bölümünde çalışacağımı düşünüyordum. Ama iki hafta sonra kendimi, yine böyle bir trenin içinde geri dönerken buldum. Bu kararı kolay almamıştım, ama kararımdan emindim.

Şimdi ise, belki uzun zaman değil ama aylardan beri yatırım yaptığım, olması için çaba gösterdiğim, bir ilişkinin bitme noktasına gelmesi üzerine, yine böyle bir trenin içinde, benzer duygularla gidiyorum. Duyguları kontrol etmek gerçekten çok zor, insan mutlu olmak için çaba harcıyor. Belli mutlu anlara dönmek için, çaresizce şeyler yapabiliyor. Sonunda herkes mutlu olmak istiyor, evet… Çok bilinen, çok söylenen ama yapılması da bir o kadar zor olan bir durum ile karşı karşıyayım. Mutluluk, gerçekten kendini ve anı sevmekle mi başlıyor acaba? Peki, bu hep söylenen, insan kendini sevmeli, kendi ile mutlu olmalı gerçekte ne demek? Çok ucu açık, soyut değil mi? Bu yüzden bu soruyu biraz kendime döndürmeliyim, sorum şu; ben nasıl mutlu oluyorum?

Yani, ben sürekli, bir iş başarmayı, bir amacımı gerçekleştirmeyi bekledim mutlu olmak için. Hep hayallerim vardı, kimin yok ki! Kimisi gerçekleşti, kimisi gerçekleşmedi… Böylece, mutluluğun, umut ettiğim, hayal ettiğim, bazen uğruna çalıştığım şeyin gerçekleşmesi ile bana gelmesini bekledim. Ve odaklandım, mutluluğu, o an hayattan ne bekliyorsam, ona odakladım. En kötü senaryo ile, beklediğim şey gerçekleşmedi ve ben, mutlu olmak yerine, bir hayal kırıklığının içine düştüm. Ortalama bir senaryo ile, hayal ettiğim veya uğruna çalıştığım şey gerçekleşti, bu beni bir süre mutlu etti, ama beklentilerimi karşılamadı, burada hayal kırıklığı ve aradığını bulamanın verdiği huzursuzluk ve tatminsizlik duygusu ile hırçınlaştım. En iyi senaryo ile, evet beklediğim şey gerçekleşti, ve gerçekleşme anı, gerçekleşme anından sonraki bir süre mutlu oldum, etrafımdaki şeylerin tadını çıkarmaya baktım, ama insanın hayattaki amaçları tükeniyor mu? Yeni bir amaç, beklenti, yani mutlu olacak yeni bir şey arayışına girdim. Bu noktadan bakıldığında, benim mutluluk anlayışım tek boyutlu. Yani tek bir amaca bağlanmış mutluluk… Böylece, ya hayal kırıklığı yaşıyorum, ya tatminsizlik duyuyorum, ya da kısa bir süre için mutlu olup, ve yeniden bir arayış ve bekleyiş başlıyor.

Tek boyutlu mutluluk diyagramı, evet sonuçta hala mimarım..


Ayrıca, çoğu zaman bu bekleyişin içinde gelebilecek başka mutluluk olanaklarına kör oluyorum. Çünkü, ancak ve ancak odaklandığım amacın gerçekleşmesi beni mutlu edeceğine inanıyorum. Peki, bu durum ilişki içindeyken nasıl kendini gösteriyor? Bu durumda da karşımdaki insandan, kafamdaki bazı kalıplara uymasını, ve benim bazı beklentilerimi karşılaması durumunda mutluluğun gerçekleşeceğine inanıyorum. Şimdi böyle söyleyince kulağa doğru gibi geliyor. Evet, her insan ilişkisinde bir takım beklentilerinin karşılanmasını ister, bundan doğal ne var! Fakat, benim durumumda bu daha çok, belli durumların tekrarlanması ve onaylanması üzerinden geçiyor. Mesela, her sabah araması gerekiyor, eğer aramazsa bu büyük bir mutsuzluk sebebi. Çünkü mutluluk, ilişkide olma durumundan, sevmek ve sevilmekten değil; partnerimin bir takım durumları, adeta görevleri, yerine getirmesi ile geliyor. Böyle bir ilişkide, benim sürekli bir mutluluğu yakalama olasılığım nedir? Çok düşük değil mi? Ayrıca, mutluluk anlayışım tek boyutlu olduğu için, bütün hayatımdaki tatmin tek bir noktaya, o an ilişkide olduğum kişinin belli davranışları sergilemesine bağlı kalıyor. Yüzlerce kez bu davranışlar sergilense de, her zaman sergilenme ihtimali nedir? Ve benim mutlu olma olasılığım nedir?


Peki, çok boyutlu bir mutluluk var mı, varsa nedir? Herhalde, tek boyutlu mutluluk anlayışını tersi olmalı… İlk önce akla gelen birden fazla amacının olması gibi geliyor. Ama sanırım öyle değil, çünkü görüldüğü gibi, tek boyutlu, yani (yakın veya uzak) gelecekteki bir amacın gerçekleşmesi ile beklenen mutluluk, sonunda, kısa soluklu mutluluklar dışında, hayal kırıklıkları ve tatminsizliklerle dolu. Bu durum, insanın kendini sürekli eleştirmesine, neden mutsuzum, nerede yanlış yaptım duygusu ile kendini yıpratması neden oluyor. Elbette ki, insanın hayattan beklentileri, hayalleri, istekleri, amaçları olacak. Ama her zaman, insanın bunlara ulaşması çok kısa sürede olmuyor ve bazen ne kadar uğraşsa da ulaşamıyor olabilir. Bu yüzden, insanın mutluluk anlayışının, doğrusal bir şekilde bu beklentilerinin karşılanmasına bağlı olması yerine, daha karmaşık bir yapıya dayanması gerekiyor. Aslında bir bakıma insanın, basit yapılı mutluluk kavramı yerine daha karmaşık bir mutluluk kavramı geliştirmesi, onun daha mutlu bir insan yapıyor.  Bununla neyi kastediyorum; çok katmalı, irili ufaklı, çok odaklı bir mutluluk kavramından bahsediyorum. Peki bunu daha çok açıklayabilir misin derseniz… Ben de tam olarak, bilmiyorum. Bilseydim zaten, bu durumda olmazdım. Bu yüzden, önümüzdeki bir hafta, çok boyutlu mutluluğun ne olduğunu aramaya ve anlamaya çalışacağım..