Ben küçükken çok büyük bir çıkmazım vardı. Şöyle bilmiyorum 5 yaşlarında mıyım, 6 mı 7 mi, öyle bir şeyim… Babam İngiltere’ye gitti. Yok yok şimdi hatırladım ilkokula başlayacaktım heralde, neyse bana bir barbi bebek evi ve İngiltere ile ilgili bir sürü anıyla döndü. En azından benim ilgimi çekenler o kadardı. Evde bir süre bu konuşuldu. İngiltere bu yüzden ilk öğrendiğim ya da hakkında bir şeyler bildiğim yurtdışında bir yer oldu. Bir de hatırlar mısınız bilmiyorum, eskiden Parliament Sinema Klubü Film kuşağı olurdu Pazar geceleri. Biz de ailecek izliyoruz tabii, o zamanlar. Süper bir jeneriği vardı. Manhattan adasına kuş bakışı yakınlaşarak başlar görüntü, gece ışıklı gökdelenler arasında döner, bir şampanya patlatılır falan. Ben nasıl izlerdim hayranlıkla anlatamam. Kendi kendime şöyle düşündüm; burası kesin İngiltere!
-Anneee, İngiltere burası mı?
-Burası New York kızım. Amerika’da.
-Amerika mı?, diye hayrete düştüm, hiç hoşlanmamıştım
bu durumdan.
-New York çok güzelmiş ama keşke İngiltere’de
olsaydı! diye bayağı bir üzülmüştüm o zaman. Benim kafamdaki yurtdışı
İngiltere’den ibaret olduğu için her şey orada olsun mu istiyordum artık nedir
bilinmez.
Biraz büyüyünce yurtdışına gitmeyi çok istedim,
gezi programlarını nasıl dikkatle ve iç çekerek izlediğimi bilemezsiniz.
-Buraya gelirseniz, bu şirin tipik …
lokantasında ev yapımı bu likörü denemelisiniz.
Ah, evet denemeliydim!
- … ‘deki muhteşem günbatımı en güzel …
meydanından izleniyor, mutlaka buradan izlemelisiniz.
Tabii canım başka nerede izlenebilir ki zaten!
Tabii benim hayalimdeki o turistik geziler
şöyle; ben geziyorum, hiç yorulmuyorum, o denilen lokantalara gidiyorum, herkes
çok güler yüzlü, hemen tipik bir şeyler getiriveriyorlar deniyoruz ve
kazıklanmıyoruz, her gidilen yerde de sadece biz turist olduğumuz için, öyle
sabahtan akşama kuyruk bekleme yok, içeri girdiğinde de tabii her yer bomboş
olduğundan görmek istediğin şeyi gerçekten görebiliyorsun, artık o neyse!
Ama nereden bilebilirdim ki, turist olmak bir
iş, hem de çok emek isteyen zor bir iş! Bir kere, çelik gibi olacaksın, asla
ama asla yorulmayacaksın, enerjin hiç bitmeyecek, gerekirse açlığa ve susuzluğa
dayanacak ve yine de sızlanmadan o kilisenin duvarındaki işlemeyi görecek,
altındaki oyuğa elini sokup dilek dileyecek ve turistlik görevini icra
edeceksin !
-40 derece soğukta da olsa, +40 derece sıcakta
da olsa, içinde yiyecek (genellikle sabah kahvaltısından arta kalan çörek ve
kruvasanın yanında süper marketten alınmış, peynir, meyveli yoğurt, meyve suyu
gibi temel turist besinlerini kastediyoruz) ve en az 1,5 litrelik su şişesi
olmak üzere sırt çantası, sürekli boynuna asıp taşıdığın içinde para, pasaport,
kredi kartı gibi hayati önem taşıyan nesnelerin bulunduğu küçük bir çanta, her
turistin olmazsa olmazı fotoğraf makinesi, bir elinde gezilecek yerleri
işaretlediğin bir şehir haritası ve diğerinde bir toplu taşıma ağı haritası ile
göreve hazır bir şekilde dışarı çıkman ve bütün gün bu şekilde dolaşman
gerektir.
Önce kaldığın yerden şehir merkezine nasıl
gidileceğini öğrenirsin, bir kere merkeze gittikten sonra artık önünde
beklenecek uzun kuyruklar, insansız yakalanmaya çalışılacak fotoğraf kareleri (zira
her bulunduğun yer senin gibi bir çok turist kardeşinle dolup taşmaktadır)
alınacak magnetler, kupalar, I love tişörtleri, girişilecek çetin pazarlıklar
vardır. Tabii bütün bunlar bir yandan da şehri dört dönerken tamamlayacağımız
görevlerdir.
İnanının şöyle anlatılan bir hikayenin arka
planında, kan, ter, gözyaşı, şişmiş ayaklar, başa geçen güneş veya soğuktan
çatlamış eller vardır;
-… meydanındaki konseri de izledik harikaydı,
sonra tarihi … cafesinde meşhur ev yapımı şarabı yudumlarken gün batıyordu,
oradan … en meşhur … caddesinden aşağı doğru yürüyüp, … meydanındaki küçük
kilisenin bahçesindeki çeşmede dilek diledik çünkü…
Tabii anlatılırken o an çekilen acılar unutulmuştur, anıda seçicilik yani… Zaten her zaman söylerim gezmesi değil, sonra gelip anlatması zevklidir bu turistik gezilerin, ama derseniz ki, yine de çok güzel turist olup bir şehri gezmek; ben de size derim ki, haklısınız aynen katılıyorum.