Wednesday, May 22, 2013

Austen Erkekleri..

Jane Austen romanları, desem herhalde bütün kadınların aklından geçen tek bir şey olur; Mr. Darcy…  19. Yüzyıl başlarında romantik bir İngiliz kır köyü, köye yeni  gelen genç, yakışıklı ve her şeyden önemlisi zengin bir adam, eğlencesi ve dedikodusu bol balolar, kırda yapılan yürüyüşler… Romantik bir aşk için bundan daha uygun bir atmosfer olabilir mi? Hangimiz Gurur ve Önyargı’yı okurken kendimizi Elizabeth Bennet yerine koyup Mr. Darcy’den etkilenmedik,  ya da Emma olup Mr. Knightley’e hayran kalmadık?..

Jane Austen, romanlarındaki ironi ile ünlüdür. Kurguladığı romantik aşk hikayelerinin gölgesinde, dönemindeki kadın erkek eşitsizliğini de oldukça açık ve alaycı bir dille eleştirir. Fakat aslında bu eşitliksiz ortamın, romanlarındaki romantizmi beslemesi ironisinin farkında mıdır acaba o zamanlar?..

En ünlü karakteri Elizabeth Bennet’i ele alalım mesela; beş kız kardeşin ikincisidir. Babasının sahip olduğu bütün mülk ve gelirler, vefatından sonra, kızları ve karısı yerine uzak kuzenine kalacaktır, çünkü o zamanki kanunlara göre miras hakkı kızlarına değil uzaktan akrabası olan bir erkeğe verilmektedir, ancak hiçbir erkek akraba bulunmaması durumunda karısı ve kızları mirastan yararlanabilir. Bu yüzden, Mrs. Bennet ve kızları büyük bir maddi sıkıntı tehditi altında, bir an önce evlenip stabil bir gelir ve sosyetede iyi bir mevki elde etmek dışında pek fazla bir şey beklememektedirler hayattan. Bu kısır döngü içinde, Mr. Darcy,  sosyal statüsü ve yüklü maddi varlığı ile çıkagelir…  Bir takım anlaşmazlıklar, iniş çıkışlar sonunda Elizabeth ve Darcy evlenip mutlu olurlar.

Peki ya, Mr. Darcy ve Elizabeth, Netherfield Park’ta bir baloda değil de, üniversitede aynı sınıfta tanışsalardı? Yine aynı romantik aşk olacak mıydı bakalım? Darcy’nin Elizabeth’ten ders notu istediğini bir düşünsenize;
-Ben bunların bi fotokopisini çektirip getireyim, dedi Mr. Darcy. Oluyor mu şimdi? Ya da şöyle bir soru;
-Vize konuları da dahil mi ya, ne demişti hoca, diye sordu Mr. Darcy.

Grup çalışması yapıyorsunuz; Darcy geç geliyor, yaptığı şeyler de yanlış! Hayda! Herhalde Elizabeth arkadaşına;
-Mr. Darcy’nin gururu ve diğer insanları küçümseyen tavırları onu bu dünyada evlenmek isteyeceğim en son kişi yapıyor, diye yakınmak yerine, şöyle bir tepki verirdi;
 -Bu ne canım böyle, hocaya söyleyelim valla aynı notu almasın bizle, ne geldi ne gitti, verdiğimiz şeyleri de yanlış yapmış, bi daha mı uğraşıcaz şimdi!

Bir yanda oturma planı önceden belli bir davette yemek yerken iki laf etmek, bir göz süzmek var, öte yanda öğle yemeğinde haldır huldur yemek yerken hocaları çekiştirmek var;
-Notu çok düşükmüş, geçen sene sadece bir kişi AA almış, iki kişi mi ne BA, bi kaç kişi BB, geri kalan hep C, D falan, diye açıklamasını sürdürdü Darcy.

Kır yürüyüşü sırasında rastlanılan Mr. Darcy, Elizabeth ve kız kardeşlerine dönüş yolunda eşlik eder. Bu dönüş yolunda eşlik etmek kesinlikle bir artı puandır. Ama bugün, Darcy’nin ya yetişmesi gereken bir otobüsü ya da dönüş yolunun trafiğinin yoğunluğundan mütevellit sorunları vardır. Çoğu zaman eşlik etme kısmı şöyle olur;
- Hııı, ee çok trafik vardır sizin orda, git gel dön, sen gidiverirsin ya noolcak! ya da,
-Benim buna yetişmem gerek hadi görüşürüüüüüzz!”, fıyytt bi bakmışsın çoktan atlamış otobüse!
Benim en çok güldüğümse,
-Ben seni taksiye kadar bırakayım, eve gidince de mesaj at tamam mı?
Bu eve gidip mesaj atma kısmına dikkat güya meraklı ama kendi konforundan da bir vazgeçme, mesaj bekleyene kadar kendim bırakır emin olurum durumu yok. Yani siz şöyle bir Darcy düşünebiliyor musunuz;
-Sizin Longbourn çok sapa kaldı bana sevgili Miss Elizabeth,  buradan posta arabasına bindireyim, sizin evin yakınlarında inersiniz, mektubunuzu bekliyorum sağ salim vardığnıza dair, iyi günler Miss Elizabeth, bayanlar! şapkasıyla selam veren Darcy uzaklaşır.  

Austen romanlarında anlatılan, bir kadın salona girdi mi bütün erkeklerin ayağa kalkması bir gelenektir. Şimdi ise, erkeklerin metroda otobüste lök gibi oturmalarını geçiyorum hadi, ama oturmak için önlerindeki bayanları yana itmek sureti ile önlerine atlama durumunu da nasıl açıklayayım!

Ya da eşitlik meselesini olabildiğince basite indirgeyip yine kendine yontanlara ne demeli:
-Ah Miss Elizabeth, şu masayı da dışarı çıkarıverin tamam, taşırsınız siz onu canım eşitlik eşitlik diye konuşmayı biliyorsunuz, eşitsek madem taşımanızda bir sakıca yok! Yalnız dikkat edin, çizilmesin! diye sırıttı Mr.Darcy. Ben bu eşitlik mevzuunda bu tarz bir laf etmemiş bir y kromozomu sahibi tanımadım bugüne kadar maalesef!  

Tabii biz kadınlar da değiştik, belki önceden idare edilebilecek şeyleri idare etmiyoruz, o kadar üstün ve çekici bir durum yok ortada çünkü, aynı okula gitmişsin, hatta belki daha iyi bir ortalaman ve daha parlak bir geleceğin var, iki yüz yıl öncesindeki kadar etkilenemezsin artık! Hal böyle olunca o romantik aşk da hayal oluyor tabii. 

3 comments:

BerkeT said...

Film olunca izlersin de(sinemadan kaçırtmadın beni de esir ettin ayrı) ince düşünce, yanlış anlaşılmalar ve utangaç darcy yapısı anlaşılamaz birşey. 10 kere karşına çıksa 10'unda gözün tutmaz Darcy'i.

Bir de başına geleni kankasına anlatsa gekgek gülerim Darcy'e ne armudun sapı üzümün çöpü uğraşırken kız kaçtı diye.

Muhallebi çocuğu darcy kb kuzen.

irem said...

hahahha :D doğru tespitler vesselam

irem said...

senin de blogunu takip edicem bu arada BerkeT