Jane Austen, romanlarındaki
ironi ile ünlüdür. Kurguladığı romantik aşk hikayelerinin gölgesinde, dönemindeki
kadın erkek eşitsizliğini de oldukça açık ve alaycı bir dille eleştirir. Fakat
aslında bu eşitliksiz ortamın, romanlarındaki romantizmi beslemesi ironisinin
farkında mıdır acaba o zamanlar?..
En ünlü karakteri
Elizabeth Bennet’i ele alalım mesela; beş kız kardeşin ikincisidir. Babasının
sahip olduğu bütün mülk ve gelirler, vefatından sonra, kızları ve karısı yerine
uzak kuzenine kalacaktır, çünkü o zamanki kanunlara göre miras hakkı kızlarına
değil uzaktan akrabası olan bir erkeğe verilmektedir, ancak hiçbir erkek akraba
bulunmaması durumunda karısı ve kızları mirastan yararlanabilir. Bu yüzden,
Mrs. Bennet ve kızları büyük bir maddi sıkıntı tehditi altında, bir an önce
evlenip stabil bir gelir ve sosyetede iyi bir mevki elde etmek dışında pek
fazla bir şey beklememektedirler hayattan. Bu kısır döngü içinde, Mr.
Darcy, sosyal statüsü ve yüklü maddi
varlığı ile çıkagelir… Bir takım
anlaşmazlıklar, iniş çıkışlar sonunda Elizabeth ve Darcy evlenip mutlu olurlar.
Peki ya, Mr. Darcy
ve Elizabeth, Netherfield Park’ta bir baloda değil de, üniversitede aynı
sınıfta tanışsalardı? Yine aynı romantik aşk olacak mıydı bakalım? Darcy’nin
Elizabeth’ten ders notu istediğini bir düşünsenize;
-Ben bunların bi
fotokopisini çektirip getireyim, dedi Mr. Darcy. Oluyor mu şimdi? Ya da şöyle
bir soru;
-Vize konuları da
dahil mi ya, ne demişti hoca, diye sordu Mr. Darcy.
Grup çalışması yapıyorsunuz; Darcy geç geliyor, yaptığı şeyler de yanlış! Hayda! Herhalde Elizabeth arkadaşına;
-Mr. Darcy’nin
gururu ve diğer insanları küçümseyen tavırları onu bu dünyada evlenmek
isteyeceğim en son kişi yapıyor, diye yakınmak yerine, şöyle bir tepki verirdi;
-Bu ne canım böyle, hocaya söyleyelim valla
aynı notu almasın bizle, ne geldi ne gitti, verdiğimiz şeyleri de yanlış
yapmış, bi daha mı uğraşıcaz şimdi!
Bir yanda oturma
planı önceden belli bir davette yemek yerken iki laf etmek, bir göz süzmek var,
öte yanda öğle yemeğinde haldır huldur yemek yerken hocaları çekiştirmek var;
-Notu çok düşükmüş,
geçen sene sadece bir kişi AA almış, iki kişi mi ne BA, bi kaç kişi BB, geri
kalan hep C, D falan, diye açıklamasını sürdürdü Darcy.
Kır yürüyüşü
sırasında rastlanılan Mr. Darcy, Elizabeth ve kız kardeşlerine dönüş yolunda
eşlik eder. Bu dönüş yolunda eşlik etmek kesinlikle bir artı puandır. Ama
bugün, Darcy’nin ya yetişmesi gereken bir otobüsü ya da dönüş yolunun
trafiğinin yoğunluğundan mütevellit sorunları vardır. Çoğu zaman eşlik etme
kısmı şöyle olur;
- Hııı, ee çok
trafik vardır sizin orda, git gel dön, sen gidiverirsin ya noolcak! ya da,
-Benim buna
yetişmem gerek hadi görüşürüüüüüzz!”, fıyytt bi bakmışsın çoktan atlamış
otobüse!
Benim en çok
güldüğümse,
-Ben seni taksiye
kadar bırakayım, eve gidince de mesaj at tamam mı?
Bu eve gidip mesaj
atma kısmına dikkat güya meraklı ama kendi konforundan da bir vazgeçme, mesaj
bekleyene kadar kendim bırakır emin olurum durumu yok. Yani siz şöyle bir Darcy
düşünebiliyor musunuz;
-Sizin Longbourn
çok sapa kaldı bana sevgili Miss Elizabeth, buradan posta arabasına bindireyim, sizin evin
yakınlarında inersiniz, mektubunuzu bekliyorum sağ salim vardığnıza dair, iyi
günler Miss Elizabeth, bayanlar! şapkasıyla selam veren Darcy uzaklaşır.
Austen romanlarında
anlatılan, bir kadın salona girdi mi bütün erkeklerin ayağa kalkması bir
gelenektir. Şimdi ise, erkeklerin metroda otobüste lök gibi oturmalarını
geçiyorum hadi, ama oturmak için önlerindeki bayanları yana itmek sureti ile
önlerine atlama durumunu da nasıl açıklayayım!
Ya da eşitlik
meselesini olabildiğince basite indirgeyip yine kendine yontanlara ne demeli:
-Ah Miss Elizabeth,
şu masayı da dışarı çıkarıverin tamam, taşırsınız siz onu canım eşitlik eşitlik
diye konuşmayı biliyorsunuz, eşitsek madem taşımanızda bir sakıca yok! Yalnız
dikkat edin, çizilmesin! diye sırıttı Mr.Darcy. Ben bu eşitlik mevzuunda bu
tarz bir laf etmemiş bir y kromozomu sahibi tanımadım bugüne kadar maalesef!
Tabii biz kadınlar
da değiştik, belki önceden idare edilebilecek şeyleri idare etmiyoruz, o kadar
üstün ve çekici bir durum yok ortada çünkü, aynı okula gitmişsin, hatta belki
daha iyi bir ortalaman ve daha parlak bir geleceğin var, iki yüz yıl öncesindeki
kadar etkilenemezsin artık! Hal böyle olunca o romantik aşk da hayal oluyor
tabii.
3 comments:
Film olunca izlersin de(sinemadan kaçırtmadın beni de esir ettin ayrı) ince düşünce, yanlış anlaşılmalar ve utangaç darcy yapısı anlaşılamaz birşey. 10 kere karşına çıksa 10'unda gözün tutmaz Darcy'i.
Bir de başına geleni kankasına anlatsa gekgek gülerim Darcy'e ne armudun sapı üzümün çöpü uğraşırken kız kaçtı diye.
Muhallebi çocuğu darcy kb kuzen.
hahahha :D doğru tespitler vesselam
senin de blogunu takip edicem bu arada BerkeT
Post a Comment