Wednesday, May 29, 2013

Turist


Ben küçükken çok büyük bir çıkmazım vardı. Şöyle bilmiyorum 5 yaşlarında mıyım, 6 mı 7 mi, öyle bir şeyim… Babam İngiltere’ye gitti. Yok yok şimdi hatırladım ilkokula başlayacaktım heralde, neyse bana bir barbi bebek evi ve İngiltere ile ilgili bir sürü anıyla döndü. En azından benim ilgimi çekenler o kadardı. Evde bir süre bu konuşuldu. İngiltere bu yüzden ilk öğrendiğim ya da hakkında bir şeyler bildiğim yurtdışında bir yer oldu. Bir de hatırlar mısınız bilmiyorum, eskiden Parliament Sinema Klubü Film kuşağı olurdu Pazar geceleri. Biz de ailecek izliyoruz tabii, o zamanlar. Süper bir jeneriği vardı. Manhattan adasına  kuş bakışı yakınlaşarak başlar görüntü, gece ışıklı gökdelenler arasında döner, bir şampanya patlatılır falan. Ben nasıl izlerdim hayranlıkla anlatamam. Kendi kendime şöyle düşündüm; burası kesin İngiltere!

-Anneee, İngiltere burası mı?
-Burası New York kızım. Amerika’da.
-Amerika mı?, diye hayrete düştüm, hiç hoşlanmamıştım bu durumdan.  
-New York çok güzelmiş ama keşke İngiltere’de olsaydı! diye bayağı bir üzülmüştüm o zaman. Benim kafamdaki yurtdışı İngiltere’den ibaret olduğu için her şey orada olsun mu istiyordum artık nedir bilinmez.

Biraz büyüyünce yurtdışına gitmeyi çok istedim, gezi programlarını nasıl dikkatle ve iç çekerek izlediğimi bilemezsiniz.

-Buraya gelirseniz, bu şirin tipik … lokantasında ev yapımı bu likörü denemelisiniz.
Ah, evet denemeliydim!
- … ‘deki muhteşem günbatımı en güzel … meydanından izleniyor, mutlaka buradan izlemelisiniz.
Tabii canım başka nerede izlenebilir ki zaten!

Tabii benim hayalimdeki o turistik geziler şöyle; ben geziyorum, hiç yorulmuyorum, o denilen lokantalara gidiyorum, herkes çok güler yüzlü, hemen tipik bir şeyler getiriveriyorlar deniyoruz ve kazıklanmıyoruz, her gidilen yerde de sadece biz turist olduğumuz için, öyle sabahtan akşama kuyruk bekleme yok, içeri girdiğinde de tabii her yer bomboş olduğundan görmek istediğin şeyi gerçekten görebiliyorsun, artık o neyse!

Ama nereden bilebilirdim ki, turist olmak bir iş, hem de çok emek isteyen zor bir iş! Bir kere, çelik gibi olacaksın, asla ama asla yorulmayacaksın, enerjin hiç bitmeyecek, gerekirse açlığa ve susuzluğa dayanacak ve yine de sızlanmadan o kilisenin duvarındaki işlemeyi görecek, altındaki oyuğa elini sokup dilek dileyecek ve turistlik görevini icra edeceksin !

-40 derece soğukta da olsa, +40 derece sıcakta da olsa, içinde yiyecek (genellikle sabah kahvaltısından arta kalan çörek ve kruvasanın yanında süper marketten alınmış, peynir, meyveli yoğurt, meyve suyu gibi temel turist besinlerini kastediyoruz) ve en az 1,5 litrelik su şişesi olmak üzere sırt çantası, sürekli boynuna asıp taşıdığın içinde para, pasaport, kredi kartı gibi hayati önem taşıyan nesnelerin bulunduğu küçük bir çanta, her turistin olmazsa olmazı fotoğraf makinesi, bir elinde gezilecek yerleri işaretlediğin bir şehir haritası ve diğerinde bir toplu taşıma ağı haritası ile göreve hazır bir şekilde dışarı çıkman ve bütün gün bu şekilde dolaşman gerektir.

Önce kaldığın yerden şehir merkezine nasıl gidileceğini öğrenirsin, bir kere merkeze gittikten sonra artık önünde beklenecek uzun kuyruklar, insansız yakalanmaya çalışılacak fotoğraf kareleri (zira her bulunduğun yer senin gibi bir çok turist kardeşinle dolup taşmaktadır) alınacak magnetler, kupalar, I love tişörtleri, girişilecek çetin pazarlıklar vardır. Tabii bütün bunlar bir yandan da şehri dört dönerken tamamlayacağımız görevlerdir.

İnanının şöyle anlatılan bir hikayenin arka planında, kan, ter, gözyaşı, şişmiş ayaklar, başa geçen güneş veya soğuktan çatlamış eller vardır;

-… meydanındaki konseri de izledik harikaydı, sonra tarihi … cafesinde meşhur ev yapımı şarabı yudumlarken gün batıyordu, oradan … en meşhur … caddesinden aşağı doğru yürüyüp, … meydanındaki küçük kilisenin bahçesindeki çeşmede dilek diledik çünkü…

Tabii anlatılırken o an çekilen acılar unutulmuştur, anıda seçicilik yani… Zaten her zaman söylerim gezmesi değil, sonra gelip anlatması zevklidir bu turistik gezilerin, ama derseniz ki, yine de çok güzel turist olup bir şehri gezmek; ben de size derim ki, haklısınız aynen katılıyorum. 

No comments: