Monday, May 04, 2015

Hikayenin Sonu...



Sondan başlayalım.
İronik oldu değil mi...
Bazı hikayelerin başı olduğuna, gelişmesi olduğuna ve sonucu olması gerektiğine inanırsınız. Ama bir noktaya gelirsiniz ki, aslında, ne giriş, ne gelişme var... Sadece, cümlelere dönüşemeyen kelimeler yığınıymış bu hikaye... Ben... Anlıyorum... Haklısın... Ama... Lütfen... Neden?.. Seni... Sen... Bilmiyorum... İşte böyle...
Karşılığı ise;



Bu boşluk...


Kalem elinde yazarken ne kadar anlamsız olduğunu görüp, yine de bir türlü yazmayı bırakamamaktı hikayemiz. Özne ise hiç bu kadar tekil olmamıştı.
İşte bu yüzden, bu anlamsız "hikaye"nin sonu, bir giriş. Uzun süre doğru kelimeleri bulmaya çalışmaktan, bulamamaktan, bir türlü cümleye başlayamamaktan, başlayıp bitirememekten yorulan yazar ise, bu sonbaşlangıcı, devrik de olsa cümlelerini bitirerek, bozukluklarla dolu da olsa derdini anlatarak yazmaya başladı.

İlk yazdığı şu oldu:
Hikayenin daha giriş cümlesindeyken, edatı gizli özne sanmıştım. Halbuki edat tek başına hiç bir şey ifade etmiyordu, onu aldım, kendi kelimelerimin yanına koydum, bir anlamı olsun diye. Tek başına bir anlamı yoktu. Tek başına bakmaya korktum, bir türlü koyamadığım noktaların hepsi virgüllere dönüşürken, gizli özneyi aradım. Sonunda, kötü metaforlarla dolu bu paragrafı yazdım.





No comments: