Monday, September 16, 2013

Victor Hugo ve Popüler Kültür

Notre Dame’ın Kamburu özgün adıyla Notre Dame de Paris, Victor Hugo’nun odak noktasına bir yapıyı koyduğu ünlü romanıdır. Orada can alıcı bir cümlesi vardır;  “bu (okuduğumuz kitabı kasteder), bunu (Notre Dame kilisesi üzerinden mimarinin döneme tanıklık yapma özelliğini kasteder) öldürecektir”. 

Bir anlamda da doğru bir sözdür. Mimarinin artık döneme tanıklık etmek, bir tarihi belge olmak başlıca dertleri arasında değil, eskisi gibi freskler, yazıtlar, cephelerde betimlemeleri yok. Ama yine de dönemi ve dönemin teknolojisini tabii ki de yansıtıyor bir şekilde, o ayrı bir konu.

Mimarinin yerine geçen, kitaplar, yani yayınlar aslında bambaşka bir kültürün öncüsü oldular, gazeteler, dergiler, kitaplar derken radyo, en hızlandırıcı öğe daha sonra geldi;  televizyon. Popüler kültür, evet! Ama artık buna elveda demek üzereyiz.

Çünkü, kullandığımız bambaşka bir şey; internet ve sosyal medya denen ‘baş belası’, medya patronlarının kitleleri istedikleri gibi yoğurabilecekleri yegane aracı yani televizyon ve yazılı basını öldürecek. Bir tezgahtan servis edilen programlar, bize tek tip bir kültür, düşünme tarzı, giyinme tarzı sunuyordu. Okuduklarımız, izlediklerimiz, hayat tarzımızı, tüketim alışkanlıklarımızı belirliyor, bu öyle bir güç ki, insanların ne düşüneceklerini, ne giyeceklerini, ne okuyacaklarını, neye kızıp, neyi seveceklerini söyleyebileceğiniz, kontrol edebileceğiniz bir güç. Bu da, popüler kültür denilen, çabuk tüketilen her türlü ürünün- ki bu kimi zaman popüler bir kişi, kimi zaman bir kıyafet, kimi zaman bir kitap, kimi zaman bir düşünüş biçimi bile olabiliyor- geniş toplum kitlelerince benimsenmesini oldukça kolaylaştırıyordu. Ama artık internetin yaygın kullanımı, anında elimize gelen bilgi akışı, dünyanın her yerinden, her kesiminden, haber almanızı sağlamanın yanında; bir çok farklı görüşü, filmi, diziyi, kitabı, yazıyı tanıyıp, kendi ilgi alanlarınızı fark edip, kendi düşüncenizi oluşturmanıza yardımcı oluyor. Artık, tek tip programlar, kalıplaşmış sorular sizi tatmin etmiyor, elinizdeki cihazınızla hem kendi fikirlerinizi ya da üretimlerinizi başkalarının beğenisine sunup, hem başkalarının paylaşımlarına anında geri dönüş yapabiliyorsunuz. Hayat ve iletişim, etkileşim hızlandı; eski tip politikacıların veya medya patronlarının kolaylıkla kontrol edebileceği bir toplum yok artık. Dünyada olup bitenleri çok farklı açılardan izleyebileceğimiz, çok çeşitli haber kaynakları elimizin altında.

Endüstri toplumundan, bilgi toplumuna geçtik mi gerçekten? Hala belli tüketim alışkanlıkları aşılanıyor tabii ki, başka bir endüstri gelişiyor doğru, hatta tam da bu bilgi toplumu üzerinden teknoloji tekeli kurulmaya çalışılıyor, bir sene geçmeden kendini telefon yenilemek, tablet yenilemek zorunda hissetme durumu bunun bir sonucu. Her dönem kendi kültürünü, artı ve eksileriyle yaratıyor. Ama farklı olan bir şey ise; bu bilgi akışının ve etkileşimin kontrol altına alınmasının neredeyse imkansız olması. İnsanlar arasında iletişim oldukça ve her geçen gün arttıkça, birbirlerini yakından tanıdıkça birbirlerini anlayacaklar.


Benim inancıma göre bilgi toplumu; kendilerine anlatılanı yaşamayacaklar, kendilerini anlatarak yaşayacaklar. 

No comments: