Notre Dame’ın Kamburu özgün adıyla Notre Dame de
Paris, Victor Hugo’nun odak noktasına bir yapıyı koyduğu ünlü romanıdır. Orada
can alıcı bir cümlesi vardır; “bu
(okuduğumuz kitabı kasteder), bunu (Notre Dame kilisesi üzerinden mimarinin
döneme tanıklık yapma özelliğini kasteder) öldürecektir”.
Bir anlamda da doğru
bir sözdür. Mimarinin artık döneme tanıklık etmek, bir tarihi belge olmak
başlıca dertleri arasında değil, eskisi gibi freskler, yazıtlar, cephelerde
betimlemeleri yok. Ama yine de dönemi ve dönemin teknolojisini tabii ki de
yansıtıyor bir şekilde, o ayrı bir konu.
Mimarinin yerine geçen, kitaplar, yani yayınlar
aslında bambaşka bir kültürün öncüsü oldular, gazeteler, dergiler, kitaplar
derken radyo, en hızlandırıcı öğe daha sonra geldi; televizyon. Popüler kültür, evet! Ama artık
buna elveda demek üzereyiz.
Çünkü, kullandığımız bambaşka bir şey; internet
ve sosyal medya denen ‘baş belası’, medya patronlarının kitleleri istedikleri
gibi yoğurabilecekleri yegane aracı yani televizyon ve yazılı basını öldürecek.
Bir tezgahtan servis edilen programlar, bize tek tip bir kültür, düşünme tarzı,
giyinme tarzı sunuyordu. Okuduklarımız, izlediklerimiz, hayat tarzımızı,
tüketim alışkanlıklarımızı belirliyor, bu öyle bir güç ki, insanların ne
düşüneceklerini, ne giyeceklerini, ne okuyacaklarını, neye kızıp, neyi
seveceklerini söyleyebileceğiniz, kontrol edebileceğiniz bir güç. Bu da,
popüler kültür denilen, çabuk tüketilen her türlü ürünün- ki bu kimi zaman
popüler bir kişi, kimi zaman bir kıyafet, kimi zaman bir kitap, kimi zaman bir
düşünüş biçimi bile olabiliyor- geniş toplum kitlelerince benimsenmesini
oldukça kolaylaştırıyordu. Ama artık internetin yaygın kullanımı, anında
elimize gelen bilgi akışı, dünyanın her yerinden, her kesiminden, haber
almanızı sağlamanın yanında; bir çok farklı görüşü, filmi, diziyi, kitabı,
yazıyı tanıyıp, kendi ilgi alanlarınızı fark edip, kendi düşüncenizi
oluşturmanıza yardımcı oluyor. Artık, tek tip programlar, kalıplaşmış sorular sizi
tatmin etmiyor, elinizdeki cihazınızla hem kendi fikirlerinizi ya da
üretimlerinizi başkalarının beğenisine sunup, hem başkalarının paylaşımlarına anında
geri dönüş yapabiliyorsunuz. Hayat ve iletişim, etkileşim hızlandı; eski tip
politikacıların veya medya patronlarının kolaylıkla kontrol edebileceği bir
toplum yok artık. Dünyada olup bitenleri çok farklı açılardan
izleyebileceğimiz, çok çeşitli haber kaynakları elimizin altında.
Endüstri toplumundan, bilgi toplumuna geçtik mi
gerçekten? Hala belli tüketim alışkanlıkları aşılanıyor tabii ki, başka bir
endüstri gelişiyor doğru, hatta tam da bu bilgi toplumu üzerinden teknoloji
tekeli kurulmaya çalışılıyor, bir sene geçmeden kendini telefon yenilemek,
tablet yenilemek zorunda hissetme durumu bunun bir sonucu. Her dönem kendi
kültürünü, artı ve eksileriyle yaratıyor. Ama farklı olan bir şey ise; bu bilgi
akışının ve etkileşimin kontrol altına alınmasının neredeyse imkansız olması.
İnsanlar arasında iletişim oldukça ve her geçen gün arttıkça, birbirlerini yakından
tanıdıkça birbirlerini anlayacaklar.
Benim inancıma göre bilgi toplumu; kendilerine anlatılanı
yaşamayacaklar, kendilerini anlatarak yaşayacaklar.
No comments:
Post a Comment