Thursday, January 08, 2015

Bildiğin Armut...


Ben o kadar yaratıcı bir insanım ki, bazen bu kadar yaratıcı olmasaydım keşke diyorum. Çünkü kafamda insanlar yaratıyorum. O insanların, gerçekleriyle eşleşmesini bekliyorum. Olmadığında da üzülüyorum. Tekrar tekrar başa dönüp, bir daha bir daha kontrol etmek istiyorum. Ama, cık! Yok arkadaş, o yarattığın kişi o değil. Değil!
Yok, görüyorum da, görmüyor veya anlamıyor değilim. Bile bile lades benimkisi...

Mesela, elma değil, armut...

-Ama belki sarı bir elmadır, olamaz mı?
-Ama şekli elma değil, böyle elma mı olur?
-Belki, deforme olmuş bir elmadır, çok hormon kullanıyorlar, hep ondan oluyor!
-Peki kesip, bakalım... Eee, bu basbayağı armut işte bak!
-Evet, armut belki, ama belki de elma olmak istiyordur...

Aslında bildiğin armuttu ve armut olmaktan çok mutluydu. Elma olmayı umursamıyordu. Hiçbir zaman elma olmayacaktı. Bunun için hiçbir çabası ya da isteği de yoktu.

Bir armutun elma olmasını beklemek kadar saçma birşey olabilir mi?!
Ne kadar, bakarsan bak, ne kadar onun elma olduğunu hayal edersen et, ne kadar düşünürsen düşün, ne kadar kırmızıya boyarsan boya, o bir armut! Hep bir armuttu, bir armut olarak da kalacak...

Peki, bu durumda, bir armutun elmaya dönüşmesini beklemektense, artık onu elimden bırakman gerek miyor mu?

Evet...

Şimdi, sakince armutu elinden bırak,
Arkanı dön,
Ve bir daha geriye dönüp bakmadan yürümeye başla...

Kim bilir, belki ileride kafana bir elma düşer ve işte o zaman keşfedersin...

Bonus olarak, Umut Sarıkaya'dan gelsin:





No comments: