Ben
o kadar yaratıcı bir insanım ki, bazen bu kadar yaratıcı
olmasaydım keşke diyorum. Çünkü kafamda insanlar
yaratıyorum. O insanların, gerçekleriyle eşleşmesini bekliyorum.
Olmadığında da üzülüyorum. Tekrar tekrar başa dönüp, bir
daha bir daha kontrol etmek istiyorum. Ama, cık! Yok arkadaş, o
yarattığın kişi o değil. Değil!
Yok,
görüyorum da, görmüyor veya anlamıyor değilim. Bile bile lades
benimkisi...
Mesela,
elma değil, armut...
-Ama
belki sarı bir elmadır, olamaz mı?
-Ama
şekli elma değil, böyle elma mı olur?
-Belki,
deforme olmuş bir elmadır, çok hormon kullanıyorlar, hep ondan
oluyor!
-Peki
kesip, bakalım... Eee, bu basbayağı armut işte bak!
-Evet,
armut belki, ama belki de elma olmak istiyordur...
Aslında
bildiğin armuttu ve armut olmaktan çok mutluydu. Elma olmayı
umursamıyordu. Hiçbir zaman elma olmayacaktı. Bunun için hiçbir
çabası ya da isteği de yoktu.
Bir
armutun elma olmasını beklemek kadar saçma birşey olabilir mi?!
Ne
kadar, bakarsan bak, ne kadar onun elma olduğunu hayal edersen et,
ne kadar düşünürsen düşün, ne kadar kırmızıya boyarsan
boya, o bir armut! Hep bir armuttu, bir armut olarak da kalacak...
Peki,
bu durumda, bir armutun elmaya dönüşmesini beklemektense, artık
onu elimden bırakman gerek miyor mu?
Evet...
Şimdi,
sakince armutu elinden bırak,
Arkanı
dön,
Ve
bir daha geriye dönüp bakmadan yürümeye başla...
Kim
bilir, belki ileride kafana bir elma düşer ve işte o zaman
keşfedersin...
Bonus olarak, Umut Sarıkaya'dan gelsin:
No comments:
Post a Comment